| Yıl
1957.Heybeliada Deniz Harp Okulu ve Lisesi.
Giriş
sınavları yapılıyor.Deniz Lisesi'ne girmek ve böylece denizciliğe resmen adım
atmak üzere 15-17 yaşlarında gençler ter döküyorlar.Bu sınavları kazananlar,ileride
DOSTLAR SINIFI olarak Türk Deniz Kuvvetleri bünyesinde ün yapacaklar.Yaşam boyu
arkadaşlıklarının ortaya çıkacağı kesin ama,böyle bir ad ve ün,o dönemde akıllara
hiç gelmiyor tabii.Hele bir şu çabalar bitsin,Deniz Lisesi'ne girilsin de,bakalım
neler görülecek? Ter dökülürken,tabii
"Deniz" ve "Yüzme" de var.Ertaç da herkes gibi yüzmeden not
alacak ya,"Biliyor musun?" sorusunu "Evet" diye yanıtlayıp
atlıyor suya.Atlayış o atlayış,suyun altından Büyükada'ya mı geçecek nedir? "Daha
ilk günlerden yapacağım bu iş,bana ömür boyu yeter" diye mi düşünüyor,kim
bilir...Ama hiç değilse bir eli görünse...Yanına bir bot gönderilir de Büyükada'ya
kadar refakat edilir belki.Neyse çıkıyor en sonunda,daha doğrusu çıkarıyorlar... Derken
sınavlar bitiyor ve sonuçları öğrenmek üzere okula geliyoruz.Ön bahçede taburdayız.Güneşin
altında bekle de bekle,ama Hasan çıkıyor ortaya: "Ne bekliyoruz kardeşim,işimizi
gücümüzü bırakıp geldik buraya,söyleyeceklerse söylesinler "...Yaaa,Hasan
bu.Koskoca fırça sakallı bir adam.Ne yapacağı belli mi olur? Neyse,Hasan'ı
daha fazla kızdırmadan tabur komutanlarından Ertuğrul Binbaşı geliyor ve "İsmini
okuyacaklarım Lumbarağzı'na" diyor.Bu isimleri okunacaklar sınavı kazanamayanlar.Ama
ne demek istedi acaba?Nereye gidilecek?Ne dedi,ne dedi diye bir telaştır gidiyor."Cumbaraltı"
diyor birimiz, "Cumbaraltı dedi".İyi de,bu da birşeyi çözmüyor ki,cumbaraltı
da neyin nesi?İş sonra anlaşılıyor ve kazananlar,bu Lumbarağzından ve daha nicelerinden
yıllar boyu ve hala girip çıkıyorlar. Dostlar,artık
okuldadırlar...Açılışından 184 yıl sonra... Şu
satırların yazıldığı sıralar ise,o günlerden tam kırkdört yıl sonraya rastlıyor.Daha
nice kırkdört/elli yıllara diyelim.Bakarsınız içimizde "Dalya" diyenler
çıkabilir.Haydi rastgele... 1773'te
kurulan Deniz Harp Okulu ve Lisesi'nin o dönemdeki adı,hepimiz biliyoruz ki,Mühendishane-i
Bahri-i Hümayun'dur ve bakın hemen anımsayalım,nereden nereye gelmişiz.Baron de
Toot anlatıyor : "Padişah benden
bir mühendislik okulu kurup yönetmemi istedi.Sultan Süleyman'ın ihdas ettiği Mühendisan
Ocağı bu yeniliğe karşı çıktı.Padişah,bu ocak mühendislerinin bir kurul önünde
tarafımdan imtihan edilmelerini irade etti.Reis Efendi (Reisülküttap),Haznedarbaşı,Şehremini,Mühendisan
Reisi ve Oca?yn şerefini korumakla görevli altı bilgin imtihan kurulunu teşkil
ediyordu.Mühendisan Reisine tevazu ile bir üçgenin iç açıları toplamının değerini
sordum.Sorumu tekrar ettirdiler.Aralarında konuştuktan sonra içlerinden en cesaretlisi,
"Bu,üçgene göre değişir" dedi.Tabii şaşırıp kaldım ve doğrusunu anlattım.Aslında,hepsinin
ilme karşı bağlılıklarını teslim etmek gerekir.Nitekim hepsi de yeni okula girmek
istediler." Üçgenin iç açılarının
toplamını bırakalım,üçgeni birçok parçaya bölen kirişlerin her bir yanlarındaki
açılarla uğraşıyorduk.Nereden çıkıyordu bu kadar üçgen,bu kadar açı,anlaşılmaz.Ama
buluyorduk hepsini,üstelik üçgen de neydi ki,çokgenlerin şahları,integraller,diferansiyeller,hepsi
birden geliyorlardı üstümüze...Harp prensiplerini daha orada öğrenip uyguluyorduk.Manevra,kuvvet
tasarrufu,emniyet,hedef,sıklet merkezini daha oradan anlamıştık bile. 1773
yılı ile ilgili ilginç bir gelişme de bizim dönemimizde yaşanıyor,subay çıkışımızın
hemen bir yıl sonrasında daha önceden 1776 olarak bilinen kuruluş yılı,yapılan
bir araştırma sonucunda 1773 olarak düzeltiliyordu.Bu konuda Okul'a gelen emrin
bir suretini hemen görüyoruz.Bu arada,bizim 186.Baklayı denize verdiğimizi,ama
1963'te denize 190.baklanın verildiğini de anımsayalım.
|