Mete
KURTOKAN Denizi mi yoksa Ahşapı mı daha çok sevdiğine bir türlü karar veremedi. Okuldaki
spor yaşamı yelkencilikle geçti,en uzun süre Yelken Takımı kaptanlığını yapan
oydu.Bahar mevsiminin başında,bütün kışı karda geçiren Starboat'ları sezona hazırlarken
mi daha mutluydu yoksa yarışlarda mı?Belli değildi.Hele "Vegesak" isimli
tekne ilk ona teslim edildiğinde,bu enfes teknenin ağacına mı,boyasına mı yoksa
denizdeki rakip tanımaz üstünlüğüne mi?Aşık olmuştu bilemiyordu. Donanma
hayatı da hep ahşap teknelerle geçti;Mayın Taramalar,Hücumbotlarda. Her
ne kadar makineci ise de;çalıştığı gemileri postasından,eğrisine/kaplamasına ondan
iyi tanıyan yoktu. Evinin en güzel
odasını ufak çapta bir doğrama atölyesi haline getirmesi biraz yadırgansa da,Samsun
gemisinin Subay salonunu mobilya imalatçası gibi kullanmasının personel üzerinde
yarattığı şaşkınlık daha önemliydi. Sivil
denizciliğe geçip Dünya'yı dolaşırken,herkesin parmak ısırdığı ahşap gemi maketleri
yapıyor,hangi ağacın nerede kullanılacağını çok iyi biliyordu. Hele,okula
girmeye hak kazananların belli olduğu ilk gün lumbarağzı anımızda;isimler okunuyor.Tabii
tek tek cevaplar."Burada,Burada,Burada" .Sıra Mete'ye geldiğinde heyecandan
mıdır?bilemiyoruz "Hop dedik" cevabı hala hatırımızda. Sonunda
denizi değil ama denizciliği bıraktı.Mete kardeşimiz şimdilerde,Fethiye'de marangozluk
işleriyle uğraşıyor. Kendisine ve ailesine
yeni yaşamında sağlık ve mutluluk temennilerimizle,hoşçakal Hop Dedik Mete. Uzanıp
yatıvermişler, derslerde olduğu gibi SERESERPE
|