DOSTLAR SINIFI
 ÖnsÖz
 Unutmayalım-Unutulmayalım
 Büyüklerimiz
 Komutanlarımız
 Öğretmenlerimiz
 Derslerimiz-Çizelgelerimiz
 Savarona Seyahati
 Subaylık Fotoğrafları
 Aramızdan Ayrılanlar
 Törenlerimiz
 Okul Günlerinden Bir Demet
 Şükran Gecemiz
 Anılarımız
 Mutlu Günlerimiz
 Sonsöz

 

ANILAR SAYFASI

 


PALAVRA GÜREŞÇİ

Yıl 1959. Lise II. Bursa Işıklar Askeri Lisesi. Askeri Liseler spor müsabakaları yapılıyor. Dz.Lisesi fırtına gibi Basketbol, Voleybol, Atletizm’de Pinpon, Serbest Atış ve tabiki Futbol ve de Güreş. Yılmaz AKBAŞ futbol takımında 8 numarayla oynuyor. Buraya kadar herşey normal ve olağan, gelelim Güreş olayına. Takım canavar; 52 Fahri TUNA, 57 Aydın PİŞKİN, 62 Cemil AKIN, 67 Denizhan ÖZTEKİN, 73 A.Rıza DUMAN.

Nedendir, niçindir bilinmez. 52 Fahri TUNA Bursaya gelmemiş ve takım 52’siz kalmış. Olacak iş mi? Acele bir 52 lazım. Ey koçum Yılmaz AKBAŞ Her moka maydonoz ya. Aslansın, Kaplansın sen Kralsın. Güreş dediğin nedir, gazları ile Yılmaz AKBAŞ 52 oluyor. Fakat Kuleli’de bir 52 var ki, Erbil ÖZCAN adında Ordu Milli 1.60 boy 1.10 en, çocukta tesadüfen Kasımpaşa’lı ve Ortaokul’dan Yılmaz’ın sınıf arkadaşı. Yılmaz’ı çok iyi tanıdığı gibi güreşle de alakası olmadığını biliyor. Normal kilosu 61 olan Yılmaz, kilo düşmesi için ona yaptırılan antremanlar, eşek bağırtan hamamlar, eziyetler vs. Ruh gibi 52’ye düşüşünü o günü yaşayanlar bilir.

Gelelim müsabaka gününe Dz.ve Hv. Hep bir ağızdan bağırıyor. “Haydi AKBAŞ ye onu , parçala”... Salon tezahürattan inliyor. Öyle ya, Yılmaz Dünya ve Olimpiyat şampiyonluklarını senelerce kazanan Türkiye’nin gururu Hüseyin AKBAŞ’ın yeğeni balonu uçurtulmuş. Halbu ki, bizim Yılmaz doldurucuya yardımcı ruh gibi kemik torbası ve halsiz, bütün olay 52 sikleti doldurmak.

Yılmaz çağanoz gibi sol bacak önde (Hüseyin Akbaş hep öyle yapardı) ÖZBİL’e doğru havalı ve cilalı yürümede Erbil gülmemek için dudaklarını ısırıyor ve kavuşuyorlar. Erbil’in kafası Yılmaz’ın karnının altında gülmesi görünmesin diye , tribünler inliyor... “Haydi AKBAŞ, helal sana” bizim Dz.Liselilerde kıs kıs gülmekteler, olayı bildikleri için.

Ne mi oldu? Erbil gülmekten daha fazla rezil olmamak için bir kafa kol, Yılmaz mindere sırt üstü yayılıyor. Türbünlerde çıt yok. “Vah vah, yahu kendi oyunuyla gitti. Yazık oldu dağ gibi güreşçiye”

Esasında bu hikaye tam bir pehlivan tefrikası gibidir. Yılmaz kardeşimizden bir dinleseniz çok daha güzel olur.

 
Kupalar Elimizde Askeri Liseler arası şampiyonası dönüşü