| MUZİPLİK
YOK, MUTLULUK VAR
1963 yılında
Harp III sınıfı olarak yukarıdaki okuldayız. Mayıs ay’ı içinde bir hafta sonu.
O zaman yatakhanelerimiz ayrı ayrı, anımsadığıma göre Atalay, Ercan, Ali Saraç
oğlu, Nihat daha bir kaç arkadaşımızla (10 kişi kadarmıydık) hep birlikte ilk
vapur ile İstanbul’a inmeye karar verdik. O gece Ali ile başbaşa verip bir muziplik
yapalım dedik sonradan sanırım Kültüral’a da söyledik, nasılsa nazımız geçer diğerlerine,
gizlice saatlerimizi gece yarısı 03.00’e kurduk. Saat 03.00’de saat çalınca yavaşça
kalktık İkimiz lavaboya gidip aynaların karşısına geçtik, başladık traş olmaya
diğerimiz de yatakhanede kalan diğerlerini teker teker kaldırdı sırayla lavaboya
geliyorlar ama söylene söylene. Birisi saatine baktı ise de onu hemen bastırdık.
“Oğlum senin saatin gitmiş” traşlar bitti, güzelce giyinildi. Süslenilip püslenildi
Aşağıya indik, bahçeyi geçtik, niyetimiz milleti iskeleye kadar bir güzel yürütmek
Lumbar ağzına geldik ki nöbetçi er tüfeği üzerimize doğrultup “Durun! Parola!”
demez mi? Birisi bozularak çıkıştı tabi; “ulan bu saatte parolamı olur?” Çocuk
şaşkınlıkla cevabı yapıştırdı.” Efendim, saat 03.30, bize böyle öğrettiler “Herkes
şöyle bir birbirine baktı ve foyamız açığa çıktı. Tabii ondan sonra yatakhanelere
doğru uzun bir kovalamaca ve küfürler, küfürler.
Ben Deniz AKAD’tan, sevgilerle |