| İZİN
MERAKI
Yağmurlu bir Kasım
günü, saat 18.00 suları, spor saatinde serbest bırakılmışız. Yağmurun bastırdığı
lodos, filika rıhtımındaki plajı çevreleyen iskelenin, taban tahtalarını alıp
götürmüş, Çıplak kalan profillerin üstünde dengemi bulmaya çalışarak, kızdırdığım
adaşım Kadri’den kaçmaya çalışıyorum. Ama ne yazık ki biraz sonra dengemi kaybediyor
ve denize düşüyorum. Üstümde kaputum, onun altında da yağmurdan korumak için içime
soktuğum, Emin Oktay’ın tarih kitabı. Zorlukla çıkıyorum sudan, daha doğrusu dibe
inmekten, boğulmaktan kurtarıyorlar beni.
Biraz sonra Nöb.Sb.Yzb.Muzaffer
Özkanlı’nın karşısındayım. Beni ıslak sıçan gibi, karşısında gören Özkanlı denize
nasıl düştüğümü soruyor. Yalan hazır : “Yarın tarih yazılısı vardı komutanım,
bende iskelenin üzerinde ders çalışıyordum. (Elimdeki, hamura dönmüş tarih kitabını
göstererek) nasıl olduğunu anlıyamadım, denize düştüm” diyorum.
Dışardan
yeni geldiği, sırılsıklam kaputundan anlaşılan Nöb.Sb. “Geçmiş olsun Reha oğlum,
sen Ada’lısın biliyorum, evine git, seni kurutsunlar ama sabah mütalaasına yetiş
emi” diyor.
Yalanıma inanmayacaklar diye düşünürken, hem cezadan kurtuluyor
hem de (her gece olduğu gibi) yine izine çıkıyorum. |